Güzel bi sohbet havasında başlamıştı herşey. Dostane bir sohbet. Birbirleriyle birçok şey paylaştılar.Hayata, yaşadıklarına ve acılarına dair...
Adam sevememekten şikayetçiydi, güvenememekten.O kadar çok sarsılmıştı ki güveni insanlara karşı. Onunda canı o kadar çok acımıştı ki. Hep başkalarının mutluluğu adına kendi için yaşamayı unutmuş biriydi. Etrafındakileri görecekleri zararlardan sakınmak adına başını kaşıyacak vakti yoktu. Herkese verilecek aklı vardı ama kendi için kılını kıpırdatmıyordu.
Hastalıklı eski aşkları, hastalıklı eski eşi ve sadece kendi çıkarını güden bi ton arkadaşı vardı etrafında. Ama aslında o kadar yalnızdı ki. Geçmişe dair yaraları vardı. Yaşamak için yaşamamıştı. Herkes adına yaşamış ama kendi adına yaşamayı unutmuştu. Devlet ona borçluydu 6 yıl...
Onun öyle bir insanlığı, öyle bir adamlığı vardı.Onurlu, sakin, mağrur, zarif...
Yorgun, yılgın, umutsuz, mutsuz...
Onun sözleriyle şöyle ;
'' Kendi içine sürgün edilmiş bir yaşamım vardı.Umutsuz ve yorgundum. Kaç gece gözlerimi tavana dikip sabahladım bilmiyorum. Manasızlık, dostlara duyulan özlem, karmakarışık duygular, kimbilir belkide korku...''
Derin...
Acılarına tuz basmış ilaç diye...
Canı yandıkça bağırmamış...
Dağların yücesine erişmiş...
Kuş olup uçmuş bazen...
Karanlığı delmiş...
Ama sonra milyon kere ihanete uğrayıp umutlarını yitirmiş biri...
Beyefendiliğiyle kapıdan girdiğinde insanı ürperten bir ağırlık var üzerinde...
Bir o kadarda çocuksu, masum, yalansız ve temiz...
Gözlerini kapat ve kendini teslim et, güvenilirliği tartışılmaz...
İçinde şımarık bir çocuk var, kayıtsız şartsız teslim olan bir çocuk...
Dünyaya dair hiçbir kötü niyeti olmadığı halde,acıtılmış,sancıtılmış ve yıldırılmış ...
Rüyaları kabusa döndürülmüş,
uykuları elinden çalınmış, bu yüzden evrene, en önemliside insanlara güvenini kaybetmiş,
kapısına kilit üstüne kilit vuran, aslında vurduğu kilitle dış dünyanın yakınına sızmasını engelleyen bir kocaman adam...
............................................
Seneler Geçsin, Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,
Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki, Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip, içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek.
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı, Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa, Kötüde olsa, Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız, Her sabah cinayetle uyanılmayan, Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip, Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni, Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Bir gün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı HERŞEYDE...